15 Haziran 2009 Pazartesi

fincancı katırları



Anadolu'da danışmanlık yapmak için gittiğim firmalardan birisinde, benim şoförlüğümü yapan bir abimiz var. Tam bir kültür deryası.

Her yolculuğumuz beyin fırtınası şeklinde devam ediyor.


Adam bir tek gün okula gitmemiş. 16 yaşında buna 40 soru sormuşlar 32 sini doğru cevapladığı için ilkokul diploması vermişler. Bu diploma ile askerliğini çavuş olarak yapmış. Ben 2 üniversite bitirdim bende çavuş olarak yaptım.


Sohbet bir yerde "fincancı katırlarını ürkütmemek " deyiminin anlamına geldi. Deyimin anlamını bildim ama nereden geldiği ile ilgili uzun bir ders aldım. Bir sonraki seyahate elimde interneti olan bir cep telefonu ile gideceğim.


Bu arada nolur bana "okumak cahilliği alır" deyimi ile yorum yapmayın.


Terimin kullanım yeri suya sabuna dokunmayan adamların başına hiç bir şey gelmeyeceği ile ilgili...

Geldiği yer ise;

Nasreddin hoca geceleri mezerlıklarda neler olduğunu, sorgu meleklerinin gelip gelmediği merak etmiş ve çevresindekilerle bu fikrini paylaşarak bir geceyi mezarlıkta geçirmeye karar vermiş.

Büyük bir merakla orada olmasına rağmen gece güneş doğmasına yaklaşmasına yakın hala hiç bir şey olmuş değildir.

Hayal kırıklığı yaşar iken, katırlarına fincan yüklemiş tüccarların katarının geldiğini görmüş ve şaka yapmak istemiş.

Katırların önüne aniden atlayıp bağırmış. Katırlar çılgın gibi korkması ile, büyük panik yaşandıktan sonra bütün fincahlar tuz buz olmuş.

Ertesi gün arkadaşları hocaya sorar...
-hocam gece mezarlıkta neler oluyor.
hocanın cevabı
-valla fincancı katırlarını ürkütmezsen hiç bir b.k olmuyor



bir kullanım yeri de olanı biteni farkedemeyen , tavşan pisliği gibi ne kokar ne bulaşır yaşayan , ölüyor mu yaşıyor mu belli olmayan adamlar içinmiş.

konu ile ilgili Rıfat Ilgaz ın bir şiiri var...


düştükse itibardan
ölmedik ya, yaşıyoruz iste,
yaşıyoruz dedik,
yaşıyoruz be,
heeeey, fincancı katırları!


(ben de bu aralar fincancı katırlarını ürkütmek, olmadı mezarlıkta uyumak istiyorum)

Hiç yorum yok: