24 Mayıs 2009 Pazar

bektaşi

Bir Bektaşi dedesi kendi halinde yaşayıp gidermiş...Çevredeki aşiret beyinin çok sevdiği çoban köpeği bir gün hastalanmış; iyileştirmeye çalışmışlar; ama nafile...İlaç milaç para etmemiş... En sonunda köpeği Alevi dedesine gösterelim; kurtarırsa o kurtarır demişler...

Hasta hayvanı bir semiz koyunla birlikte arabaya yüklemişler, ağanın selamıyla birlikte Alevi dedesine koyunu afiyetle yesin, köpeğe de bir muska yazsın diyerek götürmüşler...

Köpeğe muska yazılır mı?.. Sözüm ona günah... Ama baba hiç umursamamış, muskayı yazıp köpeğin boynuna asmış, koyunu da kesip mideye indirmiş...Aradan bir hafta geçmeden köpek iyileşmesin mi... Olay, çevrede duyulmuş...Kadı Efendi olan bitenleri öğrenince köpürmüş:
- Vay Kızılbaş herif!...Köpeğin boynuna muska asmış, öyle mi!.. Ben ona gösteririm...

Kadı, olayı İstanbul'daki Şeyhülislam'a bildirmiş... Şeyhülislam, Alevi dedesi için "katli vaciptir" fetvasını verip, iradesini almak için padişaha arz etmiş.

Olay padişahın garibine gitmiş... İnceleme için olay mahalline bir yetkili kurul göndermişler; köpeği yakalayıp boynundaki muskayı alıp açmışlar; görmüşler ki kâğıtta edepsizce üç dize okunuyor:


"Tamah ettim etine...
Muska yazdım itine..
Tutsa da tutmasa da sikime.."

Hiç yorum yok: