24 Mayıs 2009 Pazar

Aysel Gürel

"60’lı yıllarda dul bir kadın olarak yapabileceğim iki şey vardı; ya orospu olacaktım ya da deli olacaktım. Ben deli olmayı seçtim” demiş Aysel Gürel.

Buralarda birtakım kurallar daha siz hiç doğmadan, yıllar yıllar önce koyulmuştur..Kadınsanız anne olmalısınız ve hayatınızı kutsal-şefkatli anne imgesinin içinde bitirmelisiniz. Erkekseniz önce asker olmalı sonra da evin direği olup babalık vazifelerinizi yerine getirmelisiniz. Eğer aramızdan birisi bu kuralların dışında davranacaksa birtakım sıfatları da isminin yanına almaya hazır olmalı:

Deli. Marjinal. Eşcinsel. Ahlaksız. Sütü bozuk. Yanına bir sıfat almadan sürüden ayrılamıyorsun.

Aysel Gürel’e toplum tarafından biçilen rol 50’sinden sonra örgü örüp, bayramda torununun gelmesini beklemekti. Ya öyle olacaktı ya da deli.

Aysel Gürel’de ‘Deli’ denilmesini kabul etti ve hayatını renkli otrişlerle, uçarı peruklarla süsledi. Şahane şarkı sözleri yazdı. Hamamböceğini öldürdükleri için kızlarına küstü. Yoksul zamanlarında, hak geçmesin diyerek, evdeki peyniri onlara cetvelle ölçerek dağıttı.

Çöpe attığı cam kırıkları çöp toplayan adamların elini kesmesin diye, camları tek tek kağıtlara sardı. Genç sevgilileri oldu, istediğiyle istediği yerde, istediği kadar öpüştü. Rapunzel’in saçları varsa, kendisinin de asansörü olduğunu söyledi. Son anına kadar hayatın tadını çıkarmayı başardı.

Yiğit Karaahmet'in yazısından

Hiç yorum yok: