asosyaliz
yalnızın toplu fotografları bile vesikalıktır.
25 Şubat 2013 Pazartesi
3 Ocak 2013 Perşembe
23 Haziran 2011 Perşembe
20 Haziran 2011 Pazartesi
16 Haziran 2011 Perşembe
O Ano em Que Meus Pais Saíram de Férias
1 Şubat 2011 Salı
27 Aralık 2010 Pazartesi
10 Aralık 2010 Cuma
Yalancı
Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada :
Bir kadın bütün gece eve gelmemiş.
Ertesi sabah kocasına, ...gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.
Kocası, karısının en yakın 10 arkadaşını aramış ve
hiçbiri karısının kendisinde kaldığını onaylamamış.
Erkekler üzerinde yapılan bir araştırmada :
Bir adam bütün gece eve gelmemiş.
Ertesi sabah karısına, gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.
Karısı, kocasının en yakın 10 arkadaşını aramış ve
5 tanesi kocasının kendisinde kaldığını onaylamış
diğer 5 tanesi ise kocasının hala kendisiyle birlikte olduğunu iddia etmiş. :-))))
Erkek gördüğünü sever, kadın duyduğunu. Bu yüzden erkek yalan söylemeyi, kadın makyaj yapmayı öğrenmiştir
Hiç "KAS"maya gerek yok....
Bloga yolu düşenlerin bir çoğu adonis kası araştırması yaparken uğruyor buralara…
İnsanlar ne kadar kasıyor bu kası yarabbim.. Çıkartması en zor kas olduğu için her halde..
Alın size çıkartmış olanından bi alıntı;
aslında öyle bi kas yok, o bildiğin oblique kaslarının alttaki devamıdır,
sadece mekik çekmekle belirgin olarak çıkmaz, yan mekik ve çapraz mekik dediğimiz hareketler var, yani normal mekiğin yanı sıra yan karın kaslarımız olan obliq kaslarını da çalıştırmaya özen gösterirsek yağlı ve şekerli şeylerden uzak durup, sağlam çalışırsak çıkıyor, spor salonuna gelirsen uygulamalı da gösterebilirim vücudu salınca üzerinde hemen yağ birikip kayboluyor vücut yağ oranın %10 un çok üzerindeyse ki normal hiç spor yapmamış hafif göbekli insanlarda %25 lerdedir , çok zor bu kası belirginleştirmek. göbeği olanlar kasmasın çok zor yani kilolu isek önce kilo vermek lazım. bu kas için uğraşmaktansa fitness, koşu, yüzme, gibi sporları yapıp fit kalmak daha mantıklı diyorum çünkü cidden en ufak bi salıvermeden kayboluyor adonis kası
adonis kası elde eden adam zaten hayat tarzı olarak tutuyordur sporu, rutine bindirmiştir korkma o raddeden sonra öle iki baklava yiyince kaybolmaz
Ya da benim gibi sporu bırakırsın, iskendere verirsin kendini …Çürüyüp gidecek bu bedenler, kasmış masmış hikaye
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Büyük yönetmen'e çocuk tacizi bile mübah
Roman Polanski'yi savunanlar, ne söylediklerinin farkında değil. Pişmanlık duymayıp suçuyla övünen bir çocuk tecavüzcüsü, birkaç 'iyi' film yönetti diye bu kişilerin ve 'ulusal çıkar'ını düşünen İsviçre yüzünden serbest
Roman Polanski kaçmadan önce suçunu kabul etti ve yıllar sonra, sürgünde şişine şişine, bütün erkeklerin onun yaptığını yapmak istediğini söyledi. 1979’da kendisiyle söyleşi yapan bir gazeteciye kıkırdayarak şunları söylüyordu: “Birini öldürmüş olsaydım, bu durum basına bu kadar ilgi çekici gelmezdi, anlıyor musun? Fakat... kahretsin ... genç kızlar. Yargıçlar genç kızları düzmek istiyor. Jüri üyeleri genç kızları düzmek istiyor. Herkes genç kızları düzmek istiyor!”
Fakat anlaşılan İsviçre hükümeti bunu, Polanski’yi yargılanmak üzere ABD’ye iade etmek için yeterli bulmuyor. Paçayı sıyırabilmesi için yasada boşluk buldular, ‘ulusal çıkarların’ bir faktör olabileceğini de kabul ettiler. Bir İsviçre vatandaşı olarak, şunu söyleyebileceğimi sanıyorum: İsviçre’nin geçmişte ‘ulusal çıkarları’ korumak için yaptığı pazarlıkları hepimiz hatırlarız. Suçlulara yardımcı olup buna İsviçreli gerçekçiliği demek buralarda kökü eskiye uzanan bir gelenektir.
Polanski’nin bırakılması için yürütülen kampanya, bir nesil önce alt edildiğini sandığım bir yaklaşımlar silsilesini tekrar devreye sokuyor. Oyuncu Whoopi Goldberg, bunun ‘bildik bir tecavüz’ olmadığını söylüyor. Bazıları iğrenç bir tavırla, kızın bakire olmadığını ima ediyor.
13 yaşındaki bir kız daha önce taciz edilmişse, müstakbel tecavüzcüler için meşru hedef değil midir? Kampanyanın başını çeken Fransız filozof Bernard Henri-Levi, ‘Büyük Sanat’ tehlikeye girdiğinde, bir çocuğun biraz cinsel istismara maruz kalmasının kendisi için sorun olmadığını söylüyor. Şöyle yazıyor: “Polanski’nin yaptığından iğreniyor muyum? Onun davranışı beni ilgilendirmiyor. Benim derdim filmleri. Piyanist’i ve Rosemary‘nin Bebeği’ni seviyorum.”
Tekrarlamaya değer: Bu kampanyanın başında, bir çocuğa uyuşturucu verip tecavüz etmenin, Mia Farrow’u hamile bırakan ‘Şeytan’la ilgili bir filme kıyasla ‘kendisini ilgilendirmediğini’ söyleyen bir adam var. Romancı Robert Harris, “Bu muamele korkunç” diyor. Harris çocuk tecavüzünden değil, çocuk tecavüzünü cezalandırma çabasından söz ediyor. Polanski’nin ‘lince’ tabi tutulduğunu savunuyor. Bu linççi güruh nerede? Benim bütün görebildiğim, sabırla yasaların uygulanması ve Polanski’nin adil, açık bir mahkemede yargılanması gerektiğini söyleyen insanlar. Bu lincin tam zıttıdır: Bu ölçülü adalettir. Polanski’yi savunanlar ne söylediklerini anlıyor mu? Harris’in dört çocuğu var. Yarın öbür gün büyük bir yönetmen onlara uyuşturucu verip tecavüz ederse polisi arayacak mı, ya da bunu yapmanın ‘mide bulandırıcı’ olduğunu söyleyecek mi? Çocuklarını korumaya çalışan polise ve savcıların ‘linççi bir güruh’ olduğunu mu savunacak? Tecavüzcü kaçarsa, 30 yıllık firarın ardından serbest bırakılması gerektiğini mi söyleyecek?
Kampanya başarılı oldu. Yani Whoopi, Bernard ve Robert’e tebrikler: Pişmanlık duymayıp övünen bir çocuk tecavüzcüsü kısmen sizin sayenizde hesap vermeyecek. Zafer partisinde iyi eğlenin. Fakat belki kızlarınızı partiye götürmeyip evde bırakmak istersiniz. (Radikal 13 Temmuz 2010)
6 Temmuz 2010 Salı
Bekle Bizi St Petersburg
Türkiyeye vize uygulamayan ülkeler
temmuz 2010 itibariyle sayıları 61
antigua-barbuda
arjantin
arnavutluk
bahamalar
barbados
belize
bolivya
bosna-hersek
brezilya
ekvador
el salvador
fas
fiji
filipinler
guatemala
güney afrika cumhuriyeti
gürcistan
haiti
hırvatistan
honduras
hong kong
iran
jamaika
japonya
karadağ
kazakistan
kırgızistan
kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti
kolombiya
kore cumhuriyeti (güney kore)
kosova
katar
kosta rika
libya
lübnan
makau özel idare bölgesi
makedonya
maldivler
malezya
mauritus
nikaragua
pakistan
palau cumhuriyeti
paraguay
rusya
st. vincent-grenadines
singapur
solomon adaları
sri lanka
suriye
svaziland
şili
tayland
trinidad-tobago
tunus
tuvalu
tacikistan
tanzanya
uruguay
ürdün
venezuela
1 Temmuz 2010 Perşembe
Maradona ve Fidel
24 Mayıs 2010 Pazartesi
not lar 10 üzerinden.....
the.time.travelers.wife.2009.avi........................................8
2012 (2009)............................................2
500.days.of.summer.2009.........................................................9
an education..........................................................................7
Thick.As.Thieves...............................................4
Confessions Of A Shopaholic.......................3
Awake.[2007]................................................................5
Everybodys Fine................................................................8
up in the air............................................................................9
Rails&Ties......................................................3
Hurt Locker [2008]................................................4
Propethe...................................................................7
Charlie.Wilson's.War[2007]DvDrip-aXXo...................5
Hancock.2008.avi..........................................3
Righteous Kill...................................................3
Julie.&.Julia.........................................................................5
Into The Wild......................................................................5
Thank.You.For.Smoking[2005]DvDrip.AC3[Eng]-........7
Brokeback.Mountain[2005]DvDrip[Eng]-aXXo...................8
You.Don't.Mess.With.The.Zohan[2008]............................5
Definitely, Maybe........................................................................6
Shutter Island (2010)..........................................................8
The Aviator-DVDRip[Eng]2004..............................................6
Yahsi.Bati.2010.PiiZ...................................................................6
Pazar- Bir Ticaret masalı......................................................9
21 Mayıs 2010 Cuma
7 deadly sins
1. Superbia: Gurur, kendini beğenmişlik (Lucifer'e atfedilmiştir)
2. Avaritia: Açgözlülük (Mammon'a atfedilmiştir)
3. Luxuria: Şehvet düşkünlüğü (Asmodeus'a atfedilmiştir)
4. Invidia: Kıskançlık, hasetlik (Leviathan'a atfedilmiştir)
5. Gula: Oburluk (Beelzebub'a atfedilmiştir)
6. Ira: Öfke, yıkıcılık, gazab etmek (Seytan Amon'a atfedilmiştir)
7. Arcedia: Tembellik, miskinlik (Belphegor'a atfedilmiştir)
3 Mayıs 2010 Pazartesi
29 Nisan 2010 Perşembe
İmdaaat, ailem beni öldürüyor!
On altı yaşındaki biricik kızınız, bir doğum günü partisine gitmesine izin vermediğiniz için krize girip, evin bütün camlarını indirdikten sonra
polisi arayıp, 'İmdaaaat! Ailem beni öldürüyooorrr!' ihbarı yapsa ne hissedersiniz? Gerçek olamaz gibi geliyor ama hafta sonu, bir arkadaşımın
başına gelen aynen bu... Gece yarısından sabaha kadar polis polis, hastane hastane gezmek zorunda kaldılar anne-baba-çocuk.
Oturdukları nezih sitede yer yerinden oynadı. Yüksek aidatlı mutlu aileler birliği derin yara aldı. Yakın akrabalar gözyaşına boğuldu. Anne, on yaş
birden yaşlandı. Baba... Olayda en perişan olan kişi; kızının artık onu sevmeyeceğinden korkuyor! Korkmak ne kelime, tir tir titriyor. Acı çekiyor.
Büyük bir acı...
SON MODEL KIZ BABALARI
Şimdiki babalar kızlarına aşık. Haklılar. Belki de hayatlarına giren en güzel, en havalı, en fettan kız o... Bir zamanlar reddedildikleri ilk
aşklarından bile daha güzel... 'O'nun en sevdiği, en bağlı olduğu erkek olmak bambaşka elbette... 'Aşk' bu işte! Fakat ergen yasaları devreye
girdiğinde tüm devreler yanıyor. Bir bakıyorsunuz, biricik prensesiniz sizden nefret ediyor! Aşkın yıkamayacağı hale gelene kadar akla karayı
seçmiş, sapasağlam ayakta durmuş... Fakat prensesinden yediği yeniyetme tekmeleriyle nakavt olmuş nice kapı gibi baba var... Yüzlerindeki derin
kederden tanıyabilirsiniz onları... Kızlar, kalp kırmaya babalarından başlarlar... Usul öyledir; onların acısı, bizim zaferimizdir. ..
Biz gene, altı üstü 'çocuk'tuk. Şimdikiler resmen, 'dünyayı kurtaran adam/kadın' namzeti... Şimdiki zaman ebeveynlerinin yediği kazık daha büyük o
yüzden. Çünkü hepsi, 'numune' birer çocuk yetiştirdiklerinden emin. Dünya onların çocuğunun etrafında dönüyor.
PATRON ÇOCUK - İŞÇİ AİLE
Biz büyürken 'Ben annem gibi olmayacağım' modası vardı. Bir gün annem bulaşık yıkarken, mutfak tezgahına zıplayıp oturdum ve o iğrenç ergen
alaycılığımla, 'Biliyor musun, ben senin gibi bulaşık yıkayarak geçirmeyeceğim hayatımı' dedim. O kadar alındı ki annem... Dolan gözlerini
göstermemeye çalışarak, 'Kötü bir şey değil ki yaptığım' diyebildi... Üstünde durmadım, çünkü ben de kötü bir şey söylediğimi düşünmüyordum...
Zamanın ruhu öyleydi.
Özgürlüğe aç neslimiz büyüdü, evlendi, üredi ve 'şimdiki zaman ebeveynleri' kolonisini kurdu işte; 'Ben annem/babam gibi olmayacağım' ebeveynleri. ..
Çocuklarını, bütçelerini kat kat aşan okullara göndermek uğruna; yüksek limitli kredi kartları karşılığında hayatlarını ipotek ettiren... Çareyi,
çocukları aracılığıyla sınıf atlamakta gören anne-babalar. Olmak istedikleri kişiyi yetiştirmeye yeminli çiftler...
Evlatlarını hayata 'avantajlı' hazırlamak ve mutlu etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Sonsuz sevgi ve samimiyetle, üzerine titriyorlar. İyi
anne-baba olmak için bütün hünerlerini sergiliyor, yetmediği yerde tereddüt etmeden kendilerini aşıyorlar. Çocuğun isteklerini beş yıldızlısından
karşılamak birincil görevleri ve bunu, can-ı gönülden yapıyorlar. Biricikleri; sevildiğinden, güvende olduğundan, ailesinin her daim arkasında
olduğundan emin bir şekilde büyüyor. Ama ergenlik gelip çattığında; şirret bir 'patron'a dönüşüyor o çocuk! İstekleri aksatıldığında ya da
'bütçe'den bahsedildiğinde ortaya çıkan 'cadaloz'un karşısında ezilip büzülüyor anne-baba.
Kendi başına barınabilecek ya da karnını doyurabilecek durumda olmayan, ebeveynlerinin imkan ve hizmetlerine muhtaç, yeniyetme bir patron! Ve ona
her şey dahil hizmet/eğlence sunmakla görevli, zavallı ailesi...
YARIN NE OLACAK?
En fenası da; bu numune çocukların, popüler olmayan hiçbir şeyi kendilerine layık bulmamaları.. . Kılık kıyafetten gidilen
mekanlara/kurslara/ tatillere, alınan cep telefonundan bilgisayara, bikiniye kadar böyle... Onlar, her şeyin en iyisini hak ettiğine inandırılarak
yetiştiriliyorlarsa. .. Suç kimde? Peki, yarın mezun olduklarında; hangi iş, hangi ofis, hangi maaş, hangi aşk, hangi hayat kesecek onları? Beş
yıldızlı çocukluktan sonra adım atacakları gerçek dünya yetecek mi bu biriciklere?
'Böyle bir dünyaya çocuk getirmek' tartışması mazide kaldı sonuç olarak, sevgili okuyucu. 'Bu dünyanın tozunu atacak bir çocuk yetiştirebilecek
miyim?' derdine düştü artık ebeveynler. Fakat ilkel ergenlik dürtüleri bütün planlarını bozuyor. Çünkü bir ergenin, tüm zamanlardaki tek isteği;
ailesinden kurtulmak! Yasalar böyle... Kolaylıklar diliyorum.